18 Şubat 2013 Pazartesi

Nazım Hikmet şiirleri okumak yasaklanmalı

Yedi kişilik devasa sayılabilecek bir ekiple Taksim Küçük Sahnesi'nin kapısını çalıyoruz. Artık Aziz Nesin Sahnesi', AKM'de 'Büyük Salon' keyfi olmayınca DT'nin bina olarak tutunulabilecek ender duraklarından biri Küçük Sahne.

1877’de inşa edilen Atlas Pasajı'ndaki salon, akıllı telefonlara, önemli işlere, koşuşturmaya bir saat ara verip kendinizi en az yüz yıl öncesinde hissedebileceğiniz bir atmosfer sunuyor izleyicisine.


Büyük şairin 110. doğum yılı anısına Metin Bilgin tarafında sahneye konan oyun Nazım'a kendi sözleriyle de selam etmiş oluyor. 'Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni'


Şiir sahneye çıkıyorsa bir hikâyeye bürünmeli, adı oyun ya da şiir gösterisi olsa da! Üstadın Abidin Dino'ya seslendiği, "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama. ...Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?" müthiş dizelerinde ayna oyunlarıyla bu hissiyatı yakalıyoruz ama bunu bütün oyunda göründüğünü söylemek çok da mümkün değil.

Nazım'ın hapis yıllarını, Piraye'ye özlemini, oğluna hasretine dokunamıyoruz! Dizeler, dekor ve görsellikle yeterince desteklenmiyor. Böyle olunca da sahnede edilen kelamlar onu ilk yapanın söylediklerine tekrara dönüyor ki, bunu yapan kişi Metin Belgin bile olsa, ister ister istemez Nazım'ın söylediklerine yetişemiyor.

Bir hafta içi yorgunluğu ve 'Uzun Sürmüş Günün Akşamı' etkisini de hesaba katmak ve eleştiride temkin olmak gerekebilir belki ama işin içine Metin Belgin ve hele ki Nazım Hikmet girince beklenti biraz daha yüksek oluyor tabi.


Harikulade iyi bir ses ve diksiyon ne yazık ki şiiri karşıya geçirebilmek için yeterli değil.


Tabi tüm bunları söylerken Devlet Tiyatroları'nın her zaman belli bir seviye ve kalitesi olduğunu hatırlatmaya sanırım gerek yok. Ekipten birçok kişinin de benimle aynı fikirde olmadığı ve Küçük Sahne'den büyük mutlulukla ayrıldığını ilave etmekte de fayda var.

Onun için karar vermek için gidip kendiniz bakmanız en iyisi!

Bana kalırsa Nazım Hikmet'in illa bir şeyi yasaklanacakca, kamuya açık alanlarda şiirlerinin sesli okunması yasaklanamalı. Gerçi yasak neresinden tutarsanız nahoş bir kelime. Gelin biz ona yasak demeyelim de 'özel izne tabi olmalı' diyelim. Benim bu konudaki oyum, içinde bulunduğumuz zaman için Genco Erkal'a gider!

Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...