11 Mayıs 2013 Cumartesi

57 dakika


Bugün bizim servis beni indireceği Şirinevler'e girmek istemedi. Geçen hafta aynı yerde çok tıkanmışlar. "Oraya girmesem nasıl olur" dedi, şoförümüz. "Sizin içi harika bir şey olur herhalde" dedim, "Peki ben ne yapacağım?" İki öneri getirdi, birini kabul ettim. Büyük bir iyilik değil. "Tam '57 dakika' kaldık geçen hafta, sağ ol." Ona da söyledim, büyük bir iyilik değil.

*****

Yarın anneler günü. Eskiden özel günlere daha mesafeliydim... Şimdi öyle değil. 'Mutluluk' ne kadar uzak bir hayalse 'sevinçli zamanlar' da o kadar yakınımızda. Ve insan birinin sevinçli zamanlarını artıracaksa en iyi tercihlerden biri annesi.

Biz bu yıl ona 'saç dönüştürücü' gibi bir şey almaya karar verdik. Arkadaşım ikna olmasa da saç düzleştiriciden çok ilerde ve o ölçüde farklı bir cihaz. Şaka bir yana o ne alacak annesine onu da merak ediyorum doğrusu.

*****

Ofisten çıkarken Hatay'daki patlamada ölenlerin sayısı 40'a yükselmişti. Bu yazıyı yazarken bilerek bakmıyorum yeni bilgilere.. Kim bilir kaç anne, kaç çocuk. Artık birbirlerine ayıracak hiç zamanı olmayan insanlar...


******

Servis şoförü haklı, hiç sapmamak lazım Şirinevler'e. İnsan bir an evvel gitmeli sevdiklerine. Onlarla güzel zamanlar geçirmeli, kendine zamanlar artırmalı...

Hayattan kaç 57 dakika harcadığımız belli ama geriye ne kadar kaldığı meçhul çünkü. Pimini kimin çektiği belli olmayan bir bombayla yok olabiliyor hayatlar. Bir yerde sustular derken bir başka yerde ağlamaya başlayabiliyor analar... O yüzden hiç vakit kaybetmemeli.

Umarım servistekiler de hiç oyalanmamışlar ve onlara hediye ettiğim bu zamanı iyi değerlendirmişlerdir. Tahmin ettiğimden biraz çok yürüdüm çünkü...


6 Mayıs 2013 Pazartesi

Öldün gibi bir şey, öldüm gibi bir şey!

Metrobüs yolculukları tren yolculuklarına benzemez. Bindiğiniz durak vardır bir. Bir de indiğiniz. Aradakilerden öylece geçip gidersiniz. İnsan işe yetişme telaşında çok şey düşünemez. Ben hep öyle yaparım, yapardım bugün hariç. Boş birini yakalayıp sırtımı kapıya ve dışarıya dayadım. Bir şeyler okurken bir çoğunu harcadım semtlerinin. Elimdekini kapatıp yüzümü dışarıya döndüm. Gök silme bulut silme gri. Sanki sabah değil akşam oluyor. Çok sevdim. Bir teneffüs mutluğu, bir ilk gençlik telaşı, lacivert kravatlara sinmiş neşe gibi bir neşe. Okmeydanı. O an duralım istedim hep beraber cümleten her şey. Kapı çalmış da durdurmuşuz seyrettiğimiz bir filmi, öyle duralım. O griliğin ortasında henüz yağmur yağmamış ve kimse ıslanmamışken. Günahlarımızın bile hesabını vermeyelim. Sadece çıkıp o durduğumuz şeye bakalım. O hengamede görmediklerimize, merhem olamadığımız berelerimize bakalım... Metrobüsler durmaz. Duraksız ve arızasız. Durmadı metrobüs devam etti. Grilik durmadı, yağmur yağmadı. 07-05-2013