12 Kasım 2012 Pazartesi

9'u beş geçe oradaydık ama...

Ata'm geçen sabah senin için 9'u beş geçe arabadan indik, kornaya da bastık hatta. Ben bir dua da okudum. Büyük fedakarlık sayılmaz ama yeri geldi anlatıyorum işte. Ata'm doğruya doğru fotoğraflı, büstlü mecburi saygıları, sevgileri sevmiyorum ben. Şekilciler Cumhuriyeti'ni sevmiyorum, ama seni seviyorum yalan yok. Bize bir ülke bıraktığın için sana acayip saygı duyuyorum.

Seni andık işte o sabah kendimizce sonra ofise geldik ki, Dadaşlar'ın haberi geldi, 17'si aynı helikopterde yitivermişler.. Sen sayfamızın - kalbimizin manşetinden bir anda düştün.
Bizim günlerimiz hep böyle geçiyor işte.

Kimse için yeterince üzülemediğimiz için üzgünüz A'tam!

Bir alışveriş merkezi yakınlarında elimizde torbalarla öleceğimiz için üzgünüz.

Ekran başında Acun seyrederken ölme ihtimalimiz çocuğumuzun başını okşarken ölme ihtimalimizden çok daha fazla olacağı için üzgünüz.

Birbirimizi anlamadan öleceğimiz için üzgünüz. Artık kelimeler yetmiyor mesafeleri kapatmaya, aralar açılıyor. Herkes vicdanının önüne kökeni koyuyor. Hepimizin köküne kibrit suyu ihtimali kimseyi korkutmuyor.

Oralarda nasılsın, ülke kuran insanlar bonus kazanıyor mu, yerin iyi mi, yoksa bazılarının dediği gibi cehennem provasında mısın bilmiyorum, ama buralar da cennet değil Ata'm! Bize bıraktığın bayrağın beyazını boyama çalışıyorum çoğu zaman... Ama elinde sadece kırmızı kalmış bir kırtasiyeye komşu okulun resim öğrencilerine döndük biz. Ölmekten öldürülmekten yılmaz olduk. Buralar hep 'kırmızı, zor görünüyor artık bayrağımızın hilaliyle yıldızı.

Demem o ki, biz 9'u beş geçe oradayız Ata'm ama geri kalan zamanda yokuz. Bir türlü koyamadık şu demokrasiyi cumhuriyetinin üstüne. Bizi ararsan bil ki ya bir fotoğrafı beğeniyor ya da bizim olmayan bir hayatı izliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder