4 Aralık 2010 Cumartesi

Tesadüf İşleri Müdürlüğü!

Uzunca zamandır yazmıyordum sana, ne karalasam, hep dolaylı anlatımlar, samimiyetsiz hal hatır sormalar, anlamsız kaygılar içinde, yörüngesinden ayrılan, savrulan cümleler… Nihayetinde, kalemi kavradım ve karşındayım işte…

Seni artık sevmediğimden, böyle çok mutlu olduğumdan, yeni amaçlarımdan vb boktan yalanlarımdan bahsetmeyeceğim, İngilizce bir küfrün Türkçe tercümesi: "hepsinin canı cehenneme."

Kravatı, gömleği ve sonunda atleti aşabilirsem, biraz daha içerlerden sesleneceğim sana, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı bir coğrafyadan…

Kısa bir yazı olacak bu; okuması zahmetsiz, yırtması zahmetsiz, unutması zahmetsiz…

Sitemi, küfrü, alınganlıkları ve daha nicelerini, bedenimi kirleten ne varsa, hepsini katlayıp, dolaba koydum, doğalgazı kapattım ve muslukları da…
Ceplerimi kontrol ettim; cüzdanım, telefonum, anahtarım, hepsi yerli yerinde…

Yola koyulmalıyım, kapanmadan yetişmeliyim, tesadüf işlerine…

Çok "saf" sevdim seni, kendim olmaya çalıştığım zamanların birinde, bıyıklı ve temkinli, daha önceleri tanımayı isterdim gözlerini, ağız dolusu güldüğüm, o genç fotoğrafların birinde, bıyıksız, umarsız, hesapsız…

Daha, kimseleri görmemişken, görmek isterdim, gözlerini…

Seni, hep bir yerden çıkaracağım diyordum; seni, kendi hayatımdan çıkardım!
Biz, farklı okulların, aynı müfredatı okuyan öğrencileriymişiz, hep aynı konuları çalışmışız, yıllar boyu, farklı sıralarda…

Hep aynı kağıtları biriktirmişiz, defterlerimizin arasında…
Hep, aynı şarkıyı sevmişiz…
Sen, biraz ben olmuşsun, ben de biraz sen…

Bu yüzden, seni başka aşklarda unutmaya çalışmak, ihanet olur, kağıdını boş bırakıp çıkmış, rh pozitif bu vücuda…

Sensizliği, ancak kendimle iyi edebilirim, sana en yakın olanla!

Uzun bir yazı oldu…

Fakat, fark etmez, şu an itibariyle, sana vermekten vazgeçtim, gürültüsüz bir gidiş olsun. Gidiyorum; biraz da, kal demeni bekliyorum demektir aslında. "Gidiyorum" diyen, bir taraftan da ardına bakar, bir ses bekler "gitme" mealli…

Bu, o türden bir gidiş değil, o sebeple kimsenin bilmemesi, en iyisi…

Sana teşekkür ederim, var olduğunu bilmek bile, büyük bir keyifti benim için, bunca sıradanlığın arasında, tesadüf işlerine teşekkür ederim, karşıma seni çıkardığı için, onca ihtimalin arasında...

Bu arada, dilekçeyi yazmaktan da vazgeçtim, ne diyeceğimi bilmediğimden de değil, aklımda kurmuştum da:

Sayın yetkili;

"Kurumunuzun, ansızın karşıma çıkardığı birini, çok sevdi bu yürek, belki siz böyle olacağını tahmin etmemiştiniz, belki de iyi vakit geçirmek için, aranızda oynadığınız, bir oyundu, "tesadüfler işleri" bilemiyorum…"

Ama, vazgeçtim...

Biraz daha durursam, korkarım, gitmekten de vazgeçeceğim, kalemi yerine koymanın vakti geldi…

Hem güzeldir değil mi, gideceğim yerler, sen yoksan da içlerinde, hikayeler vardır değil mi anlatılacak!

Hem zaten, ben, nadiren sevdim seni, uyuduğunda bir, bir de uyandığında, uyku mahmuru gözlerinle... Sustuğunda bir, bir de konuştuğunda... Nadiren sevdim seni...

Gerisi hep, tesadüf işleri..!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder