30 Kasım 2010 Salı

Maskeli Balo

“Bıktım" dedi, adam. "Başkalarının bize dayatmaya çalıştıklarından..." "Sartre”, dedi kadın! “Cehennem başkalarıdır” “Benim bir fikrim olmaz di mi? Hemen Sartre, zurt!” “Anlat tamammm” “ Küstüm, öp barışalım!” “Aaa ama...”

“Bu maskeden kurtulmak istiyorum, çoğu zaman ben olmayan o adamla yollarımı ayırmak istiyorum!” “Başarabilecek misin, peki?” diye sordu kadın. Bilmiyorum, ama denemem gerekli. Başkalarına ayıp olmasın derken, kendime ayıp ettim!” “Hemen herkesin bir maskesi var" dedi kadın, "belki birden fazla!" “Herkes öyle diye.." “Herkes öyle diye biz de öyle olacak değiliz tabi” dedi, kadın.

“Biz diye bir şey var mı sence?” “Sen bu kadar sormazsan olur belki!” Dudaklarını birleştirdi adam ve parmaklarını çenesine götürdü: “Ben bu kadar konuşuyorum diye yani, sen beni zamanında görecektin seni öyle bir severdim ki, ayakkbılarını giymeden kaçardın!” Güldüler ve sonra sustu kadın, bir daha hiç konuşmayacak gibi sustu, yakın olmayan yerlere bakıyor gibiydi. "Seninle, sonsuza kadar susabilirim" dedi, adam."Yalan söylüyor olabilir misin? diye sordu kadın. " Ben işin, yalnızca yarısıyım." "Aklımdan geçmiyor değilsin" dedi kadın. "Aklında kalmayı yeğlerdim” dedi adam.

"Peki, korkmuyor musun?" “Neden?” diye sormasını beklemeden devam etti: "Yanlış anlaşılmaktan, dışlanmaktan?" “Çemberin zaten dışındayım! Biliyor musun, sensiz otuz sene geçirdim ve bunca yaşanandan sonra altmışımı görmem sürpriz olur, yani sensizliğimin yarısında sayılırım. Korkarım ki, geri kalan kısmı da sen olmadan kotarabilrim! Velhasıl en son korktuğum şey kimsesizlik... “Yalnızlıkla, kimsesizlik aynı şey mi? “Sanırım kimsesizlik “lar”sız olmaz, yalnızlıksa sensiz...” “Beni etkilemeye çalışıyor olabilir misin?” “Olabilir, sen dünyanın senin etrafında döndüğünü düşünüyor olabilir misin?” “Olabilir!” Güldüler, çok güldüler ve başlarına hiçbir şey gelmedi!

"Ben, ayran olmak istiyorum" dedi, adam. "O kadar karışmalıyız ki birbirimize, biz bile bilmemeliyiz artık, kim yoğurttu, kim suydu. "Ya özgürlüklerimiz?" diye sordu kadın..."Palavra" dedi, adam... "Ben, en çok senin yanındayken özgürüm." "O şarkıyı sevmiyorum" dedi, kadın."Senin sevdiğin şarkıları seviyorum" dedi, adam...

“Güzel lafları neden hep sen söylüyorsun?” dedi, kadın. “Bu benim hikayem de ondan” dedi, adam.

Kadın, maskesini çıkarıp masanın üzerine koydu,'telaşlarını', 'acabalarını', 'kim ne derlerini', hepsini. Adam kadının daha çok 'kendi' olduğunu fark etti. Kendi üzerindekileri, masanın üzerine bırakırken.. okukuduğu bir kitabı hatırladı, "Kendimize ulaşmamız için, kendimizden ne kadar soyunmalıyız?" diye, soruyordu yazar..(aa geceyarısı şarkıları) Yeterince soyunduğunu düşündü 'mutlu' oldu.

Kafasını kaldırıp, kadına baktı baktı, kadının yüzü aydınlıktı, ellerini uzattı kadın, 'yanıyorlardı!' "Hiçbir yaz, bu kadar ısınmamıştım," dedi adam." Ya, kış gelirse?" diye, sordu kadın."Amma çok soru soruyorsun, 'be kadın' " dedi, adam. Gülüştüler, epey gülüştüler, gene bir şey olmadı.

Hava kararmaya başladığından olacak; 'geç' olduğunu düşünüp kalkmaya karar verdiler. Adam kadınla herhangi bir eylem içersinde bulunmaktan keyif alıyordu; oturmak, kalkmak, gitmek ya da kalmak... Kadın, adam onu sevdiği sürece, onu sevecek gibi duruyordu şimdilik. Yazar, mutsuz bir son istemiyordu, en azından şimdilik. Bu yüzden; yazar da adam da kadın da mutluydu, hikayenin sonunda...

Hiçbir şey söylemeden yürümeye başladılar, adam o kadar çok konuşuyor ve kadın o denli çok soru soruyordu ki; sonsuza dek susmaları imkânsızdı...

Adam tüm gemileri yaktığını ve dönüşü olmadığını söyledi, o şarkıyı sevdiğini söyledi kadın...

"Artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum" dedi adam(n.h) kadın sesim kötü dedikten sonra, durdu ve ve ekledi: "Kimin umrunda..."

Kimin umrunda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder